Gebelikten korunmak veya tedavi etmek için kullanılan doğum kontrol hapları, kadınlarda meme kanserine yakalanma olasılığını yükseltebildiği ifade edildi. Bu önemli bilginin uzmanlar tarafından verilmesi dikkat çekti.
Meme kanseri, dünya genelinde birçok kişinin yaşamını tehdit eden bir hastalık olduğu biliniyor.
Dünya Sağlık Örgütü, her yıl 2,3 milyondan fazla yeni meme kanseri tanısı konduğunu belirtti.
Bu da meme kanserinin erişkinler arasında en sık rastlanan kanser türü olduğunu ortaya koydu.
Ülkelerin yüzde 95’inde meme kanseri, kadınlarda kanserden ölümün birinci veya ikinci sebebi olarak saptandı.
Meme kanserinin yüzde 60’ından fazlasının erken aşamada yakalanabilmesi için, ülkelerin ulusal düzeyde hazırlanmış programları uygulamaları tavsiye edildi.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan, meme kanserinin ortaya çıkmasında etkili olan genetik, çevresel ve yaşam tarzı faktörlerini anlatarak, erken tanının önemine vurgu yaptı.
“MEME KANSERİ ÇOĞUNLUKLA 50 İLE 69 YAŞ ARASINDA GÖRÜLÜYOR”
Prof. Dr. Özerhan, meme kanseri için birçok risk faktörü olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Özerhan, “Bu faktörlerden bazılarını değiştirmek mümkünken bazılarını değiştirmek mümkün değil. Mesela, meme kanserinin risk faktörlerinden biri yaş. Hastalık genelde 25 yaşından küçük kadınlarda seyrek görülürken, 50 ile 69 yaş arasında sıklığı artıyor. Yeni meme kanseri vakalarının yüzde 50’si bu yaş grubundaki kadınlarda görülüyor. Ayrıca, 40 yaşından küçük kadınların sadece yüzde 3’ü meme kanserinden dolayı ölüyor” dedi.
Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan, meme kanserine yol açabilecek bazı risk faktörlerini anlattı.
Özerhan, “Doğum kontrol hapları, menopoz sonrası hormon tedavisi, sigara, diyabet, kalp damar hastalıkları, kimyasal saç düzleştirici ve koyu saç boyası meme kanseri riskini yükseltebilir” dedi.
“MEME KANSERİ RİSKİNİ BELİRLEMEKTE AİLEDE KANSER ÖYKÜSÜNE BAKMAK GEREKİR”
Prof. Dr. Özerhan, ailede meme kanseri geçmişinin riski artıran önemli bir etken olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Özerhan, “Anne veya kız kardeş gibi yakın akrabalarında meme kanseri olan kadınların riski daha fazladır. Ancak, meme kanseri olan kadınların çoğunda genetik bir eğilim bulunmaz. Ailede kanser öyküsü olması, başka genetik veya çevresel risklerin de olabileceğini gösterir. Bu yüzden, meme kanseri riskini belirlemekte ailede kanser öyküsüne bakmak gerekir” diye konuştu.
“BRCA MUTASYONLARI, KADINLARDA VE ERKEKLERDE MEME KANSERİ RİSKİNİ YÜKSELTİR”
Prof. Dr. Özerhan, şunları ekledi:
“BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları, meme kanserinin bir kısmından sorumludur. Bu mutasyonlara sahip kadınların hayatları boyunca meme kanserine yakalanma olasılığı yüzde 50-80 arasındadır.
BRCA1 mutasyonu taşıyan kadınların yumurtalık kanseri olma olasılığı da yüzde 40’tır. BRCA2 mutasyonları ise erkeklerde meme kanseri riskini artırdığı gibi, prostat, pankreas, safra kesesi, safra yolu ve cilt kanseri gibi başka kanser türleriyle de bağlantılıdır.”
“MEME KANSERİNDEN KORUNMANIN EN ÖNEMLİ YOLU ERKEN TEŞHİSTİR”
Prof. Dr. Özerhan, meme kanseri riskini azaltmanın mümkün olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Özerhan, “Emzirme, 20 yaşından önce hamile kalma, egzersiz yapma, antiöstrojen ilaç kullanma, riski azaltıcı meme ameliyatı geçirme, süt içme, rahim ağzı kanseri olma, kemik yoğunluğunun düşük olması, ilk adetin geç yaşta başlaması, yumurtlama olmaması ve erken menopoz meme kanseri riskini düşürebilen faktörlerdir. Tabii ki, erken teşhis meme kanserinden korunmanın en önemli yoludur” dedi.
“TARAMA YÖNTEMLERİNİN FAYDA VE ZARARLARINI GÖZ ARDI ETMEYİN”
Prof. Dr. Özerhan, meme kanserinin teşhisinde kullanılan tarama yöntemleri hakkında da bilgi verdi.
Prof. Dr. Özerhan, “Mamografi, ultrason ve MR gibi görüntüleme yöntemleri meme kanserini tespit etmekte kullanılır. Mamografinin erken teşhiste faydalı olduğu kanıtlanmıştır. Fakat, kanser teşhisindeki her tarama yönteminin fayda ve zararları olduğunu unutmamak gerekir” diye uyardı.