DEM’den terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan için çağrı: ‘Komisyonda dinlensin’

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir basın toplantısı düzenledi. “Terörsüz Türkiye” süreci kapsamında TBMM’de kuruluna Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun beşinci toplantısında şehit aileleri dinlenilmişti. Bugünkü toplantıda Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği, Tahir Elçi Vakfı gibi kurumların dinleneceğini söyleyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, şunları kaydetti:

“Bugünkü komisyon toplantısında dinlenecek. Özellikle Barış Anneleri açısından şunun altını çizmek gerekir. Barış Anneleri; evlatlarını yitirdikleri halde yıllardır beyaz tülbentleriyle barış mücadelesinde ısrarcı olmuş, bir an olsun barış mücadelesinden geri adım atmamış, çatışmalı sürecin son bulması için her türlü fedakârlığı ve çağrıyı yapmış kesimlerden. En büyük acıyı çekmiş olmalarına rağmen en büyük direnci ve en büyük barış mücadelesini yürütmüş kesimlerden biri. O anlamıyla, onların barış mücadelesinin komisyonun çalışmalarına ışık tutacağını, katkı sunacağını ifade etmek gerekiyor. Tabii ki bu bizim komisyon üyeleri olarak sorumluluğumuzu da arttıran bir şey. Çünkü bu kadar acı yaşamış, bu kadar bedel ödemiş toplumsal kesimlerin komisyona gelmesi ve barışta ısrarcı olması komisyonun tarihi sorumluluğunu da açıkçası artırıyor. O anlamıyla biz bu buluşmaları çok kıymetli buluyoruz. İnsan Hakları Derneği de bugün dinlenecek. 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetleri ve bu ülkedeki her toplumsal kesimin yaşadığı hak ihlallerini kayıt altına alan, raporlarını yayınlayan, takipçisi olan bir dernekten bahsediyoruz. Kendisi de dönem dönem mağduriyetler yaşamış, hedef gösterilmiş bir dernek. O nedenle, bugün İnsan Hakları Derneğinin de çatışma çözümü, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü bağlamında kuracağı her sözün ve çözüm için söyleyeceği her önermenin kıymetli olduğunun altını çizelim.

“YAKINLARINI KAYBEDEN AİLELERİN MÜCADELESİNE VEREBİLECEĞİMİZ EN İYİ YANIT TOPLUMSAL BARIŞI KURMAKTIR”

Yine Cumartesi Anneleri, 30 yıllık tarihi bir mücadeleleri var. Evrenselleşmiş bir mücadelesi var Cumartesi Annelerinin. Bir günle ve bir meydanla anılmakla beraber; bir kentle, bir ülkeyle ve aslında bir toplumsal kesimin kaybıyla simgeleşmiş bir mücadeleden bahsediyoruz. Kimi eşini kaybetti, kimi kardeşini kaybetti; kimi annesini, babasını kaybetti. Ama yılmadılar; yağmur demediler, çamur demediler, kış demediler, yaz demediler, baskı demediler, abluka demediler mücadele etmeye devam ettiler. Gözaltına alındılar, haklarında davalar açıldı. Ama kayıplarını bulmak, kayıplarına ulaşmak için adalet mücadelesini kesintisiz devam ettirdiler. Bu mücadelede ne yazık ki evladının kemiklerine ulaşamadan yaşamını yitiren Berfo anayı ve mücadelesiyle simgeleşen Cumartesi Annelerinden Emine Ocak’ı da bir kez daha saygı, minnet ve sevgiyle anıyorum. Onların mücadelesi tarihi bir mücadeleydi. Ve bugün onların hatırasına verebileceğimiz en iyi yanıt, toplumsal barışı inşa etmek ve kalıcı kılmaktır.

“BÜTÜN BU TARİHİ EŞİKLERİN AŞILMASINDA ÖCALAN’IN ÇOK ÖNEMLİ BİR ROLÜ OLDU”

Bu komisyondan beklentilerimizi daha önce çokça söyledik. Yeni bir iklimin içerisinde süreç yeni bir aşamaya geldi. 52 yıllık bir örgüt, örgütsel varlığına son verdi. PKK, Mayıs’ta kongresini yaptı ve fesih kararı aldı. 11 Temmuz itibariyle silahları imha ettiler. O anlamıyla çok önemli, çok tarihi bir gelişmenin içerisindeyiz. Türkiye kamuoyundaki bazı tartışmaları gerçekten dikkatle takip ediyoruz. Anlamakta da zorlandığımızı ifade edelim. Sanki bütün bu gerçekler yokmuş gibi bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Sanki Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı yokmuş, bu çağrı sanki örgütte karşılık bulmamış, bu çağrıya karşılık 5-7 Mayıs tarihlerinde örgüt karar almamış, 11 Temmuz’da silahları imha töreni yapılmamış gibi bir atmosfer yaratılmaya ve bütün bu hakikatin üstü örtülerek bazı tartışmalar yürütülmeye çalışılıyor. Oysaki bütün bunlar 45 yılı çatışmalı geçmiş 100 yıllık Kürt sorunu açısından çok büyük tarihi eşiklerdi. Bütün bu tarihi eşiklerin aşılmasında Öcalan’ın çok önemli bir rolü olduğunu; sözünün bağlayıcılığını ve örgütün onun sözüne karşılık gerçekleştirdiği bu kararları Türkiye halkları olarak hep beraber gördük. O nedenle bütün bu politik atmosferin, bütün bu yeni sürecin içerisinde bu tartışmayı yürütmemiz ve buna göre pozisyon almamız gerektiğinin bir kez daha altını çizmek istiyoruz. 27 Şubat çağrısıyla barış ve demokratik toplum iradesini ortaya koyan ve buna bağlı olarak da birçok adımın gelişmesini sağlayan Öcalan’ın yine aynı şekilde her seferinde çözümün adresi olarak parlamentoyu işaret ettiğinin, siyasi ve hukuki zemini işaret ettiğinin altını çizmemiz gerekiyor.

“KOMİSYONDA ÖCALAN’IN GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERİNE BAŞVURULMASI VE DİYALOG KURULMASI DA ÖNEMLİDİR”

Evet, siyaset sorumluluk almalı ve sürecin hukuki gereklerini yerine getirecek adımları hızlı bir şekilde atmalıdır. O anlamıyla, bütün süreç içerisinde mağdur kesimler dinlendiği gibi, sivil toplumdan, demokratik kitle örgütlerinden, farklı siyasi yapılardan insanların ve akademisyenlerin görüş ve düşüncelerine başvurulduğu gibi; bu süreci yürüten ve bu sürecin öncüsü olan, bu süreçte örgüt açısından bağlayıcı kararlar alan Öcalan’ın görüş ve düşüncelerine de başvurulmasının ve kendisiyle diyalog kurulmasının öneminin altını çizmek istiyoruz. Bütün taraflarla diyalog kurmak komisyonun çalışmalarını kolaylaştıracak, sağlıklı bir halde çalışmaların yürütülmesini sağlayacak ve bu sürecin kalıcı şekilde ilerlemesinin de yolunu açacaktır. Kapsayıcı bir yaklaşıma ihtiyacımız olduğunun altını çizelim. Bu dinlemeler bittikten sonra, özellikle de silah bırakan PKK’lıların hukuki statüsünün belirlenmesine dair, onların siyasal ve sosyal hayata katılımlarına dair yasal düzenlemeleri komisyonumuz bir an önce gündemine almalıdır. Bunların 1 Ekim itibarıyla Meclis gündemine gelmesi için komisyonumuzun bir tartışmayı ve çalışmayı yürütmesi gerektiğine inanıyoruz.

“DEMOKRATİK ENTEGRASYON YASALARI HIZLA GÜNDEME ALINMALIDIR”

Toplumsal barış ancak ve ancak gerçek anlamda hukuki ve siyasi altyapı kurularak gerçekleştirilebilir. Demokratik bir toplum ancak yasaların demokratikleşmesiyle mümkün olabilir. Toplumun örgütlenme özgürlüğünün ve demokratik toplumun önündeki engellerin, yasal engellerin kaldırılmasıyla mümkün olur. Bu demokratik entegrasyon yasalarının, demokrasiyi ilerletecek yasaların da hızla tartışılması ve gündeme alınması gerektiğini düşünüyoruz. Yeni bir süreci, bir çözümü, Kürt sorununun demokratik yollardan çözülmesini konuşuyoruz ama siyasal iktidarın pratiklerine baktığımızda tam aksi bir tablo olduğunu da görüyoruz. CHP’li yerel yönetimlere yönelik 19 Mart’ta başlayan ve hız kesmeden devam eden operasyonları ifade etmek isteriz.

“BEYOĞLU BELEDİYE BAŞKANININ TUTUKLANMASI TOPLUMSAL MUHALEFETİ HİZAYA ÇEKME OPERASYONUDUR”

Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney ve 16 kişi tutuklandı. Bu ilk değil. Dalga dalga her gün operasyonlar yapılıyor. Bunlar, yargı eliyle siyasal ve toplumsal muhalefeti hizaya çekme operasyonlarıdır. Siyasal iktidarın kendisine muhalif ve rakip olanları yargı eliyle etkisizleştirme, yok etme operasyonudur. Bu operasyonlar sandığa, seçime ve seçmen iradesine darbedir. 2016’dan beri yüzlerce belediyesine kayyım atanmış, yüzlerce belediye eşbaşkanı, meclis üyesi tutuklanmış ve hala cezaevinde olan bir parti olarak bütün bunları çok iyi biliyoruz, çok yakından tanıyoruz. Yargı operasyonlarıyla siyasi kumpasların nasıl yapıldığını, yargı kumpaslarıyla siyasetin nasıl tasarlanmaya çalışıldığını bire bir yaşadık ve bu sürecin de devam ettiğini görüyoruz. Açık ve net söyleyelim: Bize de yapılsa başka bir siyasal partiye de yapılsa ilkesel tutumumuz aynıdır. Asla doğru bulmuyoruz. Bir yerel yöneticinin kim olacağına seçmen karar verir. Eğer seçmenin kararına saygı duymuyorsanız, sandıktan çıkan iradeye saygı duymuyorsanız bunu ilan edin. “Seçimleri kaldırdık, otoriter bir rejim var” deyin; “Biz kimi seçersek o belediye başkanı olur” deyin de herkes bilsin. Ama bir taraftan sandık kurup diğer taraftan sandığı anlamsızlaştırıp seçmenin iradesini yok sayacak yargı kumpaslarıyla bugün halka darbe yapılıyor.

“TUTUKSUZ YARGILAMA, MASUMİYET KARİNESİ VE ADİL YARGILAMA İLKESİNİN DERHAL HAYATA GEÇİRİLMESİ GEREKİR”

Sandıkla gelen sandıkla gider, seçimle gelen seçimle gider ve en büyük irade de halk iradesidir. Kimse halk iradesinin üzerinde değildir ve bugün siyasal iktidar yargı eliyle halk iradesinin, seçmen iradesinin üzerine çıkarılmaya çalışılıyor. Bir de içeriden yapılan operasyonlarla bazı belediyelerin devşirilmeye çalışıldığını biliyoruz ki bu en hafif tabirle seçmenin iradesine saygısızlıktır. Bu yapılanları kabul etmediğimizi ve bunlara son verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir taraftan toplumsal barıştan, uzlaşıdan, çözümden bahsedeceksiniz; diğer taraftan şafak operasyonları yapacaksınız, seçilen belediye başkanlarını tutuklayacaksınız. Bunlara karşı herkes sözünü söylemeli ve karşı çıkmalı. Tutuksuz yargılama, masumiyet karinesi ve adil yargılama ilkesinin derhal hayata geçirilmesi gerekir. Bunlar hukukun olmazsa olmaz ilkeleridir, evrensel ilkelerdir. Bu ilkelerin ayaklar altına alınmasının ülke demokrasisi ve adalet sistemine zararlar verdiğini, yerle yeksan olmuş adalet sistemini gün geçtikçe daha geriye götürdüğünü ifade etmek gerekir. Biz DEM Parti olarak CHP’ye bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu yargı kıskaçları, bu yargısal operasyonlar karşısında CHP ile de tüm siyasal ve toplumsal muhalefetle de birlikte mücadele edeceğiz.

“KOMİSYONUN DIŞINDA KALIP SÜRECE SÜREKLİ ÇAMUR ATMAYA ÇALIŞAN BİR PARTİNİN MİLLETVEKİLİNİN YAPTIĞI MANİPÜLASYONLAR TESADÜF DEĞİL”

Son olarak da dün biliyorsunuz Ankara Milletvekili Yüksel Arslan bir tweet atmıştı. DEM Parti’nin komisyondaki söylemleri üzerinden tam bir yalan, tam bir dezenformasyon, tam bir manipülasyon yapmıştı. Biz bu süreç başladığında çözüm karşıtı güçlerin manipülasyonlara zemin olacağını, provokasyonlar yapacağını, algı operasyonu yapacağını, yalan yanlış haberler yapacağını çok iyi biliyorduk. Ama bunu bir milletvekilinin, üstelik de komisyona girmeyi kabul etmemiş, komisyon dışında kaldıktan sonra da sırf süreç dışında kaldı diye sürece sürekli çamur atmaya çalışan bir partinin milletvekilinin yapmış olmasının tesadüf olduğunu düşünmüyoruz. Çok açık ve net söyleyelim: Savaştan, kandan, gözyaşından, şiddetten beslenenleri; kimin çözüm istediğini, kimin barış istediğini, kimin eşitlik istediğini halk çok iyi görüyor. Kimin Kürt ve Türk halkının birlikte yaşamından ve ortak geleceğinden yana olduğunu, ortak vatanda eşit ve özgür yurttaşlar olmasından yana olduğunu halk çok iyi görüyor. Ama kimin Kürt’ün kanının üzerinden, Türk halkının, yoksulun kanı üzerinden, Türkiye halklarının kanı üzerinden siyaset yaptığını, çözümsüzlükten beslendiğini, o çözümsüzlükle gelip burada koltuklarda oturmaya çalıştığını da herkes görüyor. O yüzden onları halkımızın vicdanına havale ediyoruz. DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün de yarın da demokrasi, barış, özgürlük, halkların kardeşliği ve eşitliği için mücadele etmeye ve onurlu bir barışı, ortak bir yaşamın inşasını bu ülkede geliştirmeye devam edeceğiz. Öcalan’ın hiçbir şekilde dinlenmemiş olması bu sürecin ihtiyacı ve ruhuna uygun bir yaklaşım olmaz”

SORU: Komisyonun Öcalan ile görüşmesi için başvurmasının önemli olacağını söylediniz. Nasıl bir görüşme olacak? Heyet olarak siz mi gideceksiniz, yoksa yazılı bir görüş mü bildirebilir Öcalan?

“Bir takvim ve yöntem üzerinde bir tartışma yürütmedik. DEM Parti olarak biz, ilk günden beri bu sürecin sağlıklı yürümesi için bütün tarafların dinlenmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. 27 Şubat çağrısı karşılık bulmuş, 9 Temmuz çağrısı karşılık bulmuş Öcalan’ın bu süreçte hiçbir şekilde dinlenmemiş olması, sürecin ihtiyacına da ruhuna da gerekliliklerine de uygun bir yaklaşım olmayacaktır. Bu sürecin ihtiyaçları ve gerekleri var. Bu gereklerden biri de bütün tarafların dinlenmesi, bütün tarafların görüşlerine başvurulmasıdır. Bunun yöntemini de komisyon elbette kendisi takdir edecektir. Nasıl bir yöntemle ve ne zaman olacağı komisyonun takdiridir”

“EYLÜL ORTASINA KADAR KOMİSYONDA DİNLEMELER DEVAM EDECEK”

SORU: Komisyonda söz verilenler dinleniyor. Bu takvim ne zaman işleyecek? 1 Ekim itibariyle yasal düzenlemeler bekliyoruz ama onun öncesinde bir altyapı çalışması olacak mı? Bir de Meclis Çankaya Kapısında Beyaz Toros yakıldı. Bakanlık ÖTV ile ilgili bir protesto olduğunu söyledi. Buna ilişkin değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

“Kesin bir takvim yok ama dün Meclis Başkanıyla da görüştük. Eylül ortasına kadar bu dinlemelerin devam edeceğine dair bir genel yaklaşım var. Bu hafta bu süreçte sözü olan kurumlar, hak örgütleri ve mağdur yakınlar dinleniyor. Gelecek hafta için muhtemelen ekonomi kurumlarının, sendikaların, barolar ve hukuk örgütlerinin dinlenmesine dair bir takvim var. Sonra bu şekilde peyderpey devam edecek. Daha sonra bu alanda çatışma çözümü çalışmış akademisyenlerin, kişilerin, şahsiyetlerin gelmesine dönük genel bir yaklaşım var. Ama halihazırda biz de bu kurumlara dair henüz ortaklaştırmadık, birlikte bir tartışma yürütmedik. Eylül ortasına kadar bu dinlemelerin devam edeceğine dair bir öngörü var. Değişiklik olabilir, bir hafta öne ya da bir hafta geriye çekilebilir. Bunu öngörmek şu aşamada mümkün değil. Sayın Meclis Başkanına hem dinlenecek kurumların listesinin oluşturulmasını hem de takvimin belirlenmesini birlikte planlamayı önerdik. Bunu tekrardan tartışacağız kendisiyle.

“ZAMANA YAYILAN HER ŞEY PROVOKASYONA AÇIK OLUR”

Beyaz Toros mevzusu ile ilgili Meclis Başkanı da açıklama yaptı. Resmi olarak İçişleri Bakanlığının yaptığı bir açıklama var. Farklı bir bilgiye biz de sahip değiliz. Ancak bu sürecin sağlıklı yürümesi gerekiyor ve bunun için de çok uzun sürece yaymamak gerekiyor. Zamana yayılan her şeyin provokasyona açık olduğunun, sabotaja açık hale geldiğinin altını çizmek gerekiyor. Bu ülkede çözüm isteyenler kadar olmasa da çözüm istemeyen kesimlerin olduğunu da iyi biliyoruz. Herkesin bu konuda uyanık olması, sorumluluk alması, duyarlılık göstermesi gerekiyor. Elbette en büyük sorumluluk hükümete, İçişleri Bakanlığına ve güvenlik bürokrasisine düşüyor. Bu konuda önleyici tedbir alma sorumluluğu da kendilerindedir”

Related Posts

Belediye kaçak yapılara “dur” dedi

Antalya’nın Aksu ilçesinde kral yolu olarak bilinen köprü ile deniz arasındaki bölgedeki kaçak yapılar dikkat çekiyor.  Belediye ekipleri bugün kaçak yapılan konteyner yapılar kaldırıldı.

Suriye’den Türkiye’ye ithalat yasağı: Ticaret Bakanlığı’ndan açıklama geldi

Ticaret Bakanlığı, Suriye’nin bazı tarım ürünleri ile tavuk eti ithalatına sınırlama getirmesinin geçici bir uygulama olduğunu ve tüm ülkelere uygulandığını açıkladı.

Büyükçekmece’de feci kaza: 1 kişi öldü, 4 kişi yaralandı

Büyükçekmece’de otomobilin park halindeki tıra çarpması sonucu 1 kişi öldü, 3’ü ağır 4 kişi yaralandı.

Antalyaspor, 9 Sezon Sonra 2’de 2 Yaptı

Antalyaspor, Süper Lig’e galibiyetle başlayarak Gençlerbirliği’ni de yendi, 2. hafta galibi oldu.

CHP’li belediye, kamu malına çökene ‘Dur’ dedi

İzmit’in Turgut Mahallesi’nde 10 yıllığına kiralanan ve süresi dolmasına rağmen tahliyesi yapılmayan anaokulu binası, hukuki sürecin ardından CHP’li İzmit belediyesi tarafından geri alındı. Alan, kamu hizmetinde kullanılmak üzere yeniden düzenleniyor.

Acun Ilıcalı’nın kulübünde ayrılık: Maribor’da Tuğberk Tanrıvermiş dönemi sona erdi

Acun Ilıcalı’nın sahibi olduğu Maribor’da teknik direktör Tuğberk Tanrıvermiş ile yollar ayrıldı.